Yaşamın Etkili Krizi Ergenlik Dönemi

Psikiyatrist Dr. Zeynep Pınar, ergen çocuğun isyan etmesi doğal olduğunu bu durumun çocuğun kendini ispat etmek için yapılan bir davranış olduğunu ve ailenin iyi rol model olması gerektiğini açıkladı

Doktordayız.comErgenlik 12-18 yaş arasında tanımlanan bir dönem. Fakat ergenlik dönemi bazı kişilerde 24 yaşına kadar da uzayabiliyor. Tabii dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi olan bir kişide de ergenlik hiç bitmeyebilir. Ergenliği bir yaşam krizi olarak tanımlayan ve bu dönemin kişinin kendine yatırım yaptığı bir dönem olduğunu söyleyen Dr. Zeynep Pınar, “Ergenlik, bedenen, ruhen gelişmedir ve en kıymetli zaman dilimidir. Bu dönemin iyi yönetilmesi için anne ve babaya doğru rehberlik adına çok iş düşüyor. Ergen;sbedenen hızla gelişen,  bu gelişmeye uyum sağlErgenamak için didinen ve bazen ellini kolunu nereye koyacağını bilemeyen gerçek anlamda bir acemidir. Çevre bazen ‘sen artık koca adam oldun’ der bazen de ‘sen daha çocuksun’ der. Ergen kendini nerede konumlandıracağını bilemez ve sonunda kendisiyle baş edemeyen, kendi kimliğini ortaya koymaya çalışan birey haline dönüşür” şeklinde konuştu.

ÖZEL ALANA MÜDAHALE YANLIŞ

Ailelerin en büyük yanlışının; ergenin kişisel alanına çok fazla müdahale etmesi olduğunu belirten Dr. Pınar, “İnsan kaç yaşında olursa olsun kişisel bir alana sahiptir. Eşiniz de olsa çocuğunuz da olsa bu alana çok fazla girmek doğru değildir. İlişkiler; soğuk havalarda üşüyen ve birbirine sokularak ısınmaya çalışan kirpiler gibi olmalı. İlişkiler birbirimizi delmeyecek kadar uzak, ısıtacak kadar da yakın olmalı. Çocuğumu koruyorum diye en büyük zararı ona verebiliriz. Unutmamak gerekir ki çocuk deneyimleyerek öğrenir, görerek öğrenir. Çocuklar anne ve babalarının söyledikleri değil yaptıklarını yaparlar. Düzenli çalışan, yaşamın değerini bilen, spor yapan, kitap okuyan, insanlara saygı ve sevgi duyan anne babanın çocuğu da bunları görerek öğrenecek ve uygulayacaktır. Bu yüzden aile kendini eğitmeli, değiştirmeli, davranışlarına dikkat etmelidir” ifadelerini kullandı.

AİLE İYİ ROL MODEL OLMALI

Ergen gencin isyan etmesinin doğal kabul edilmesi, bu isyanın anne babaya karşı değil çocuğun kendini ispat etmesine yönelik bir davranış olduğunu açıklayan Dr. Pınar, ailenin çocuğu çok iyi bir rol model olması gerektiğinin önemini vurguladı. Dr. Pınar, “Ergen çocuk yetiştiren aile onun psikolojisi ile ilgili kitaplar okumalı. Çocukla iyi vakit geçirilmeli, özellikle babalara çok iş düşüyor, ellerinden kumandayı bırakıp çocukları ile zaman geçirmeleri gerekiyor. Çünkü tek başına annenin eğitimi yeterli değildir. Aile yeni bir yaşamın mimarıdır. Gencin zararsız başkaldırıları hoşgörüyle karşılanmalı. Özellikle saçıyla, kıyafetiyle, sözleriyle ilgili değişik uslüplarına dokunmamalıyız. Zorla kestirdiğiniz saçı sebebiyle çok büyük travmaya uğrayıp, sıkıntısını sigarayla ya da başka bir maddeyle gidermeye çalışabilir ki bu sağlıksız alışkanlıklar kazanmasına yol açar. Halbuki saçlarına bir müddet sonra siz istesenizde istemesenizde kestirecektir. Gencin nasıl göründüğüyle değil nasıl alışkanlıklar edindiğiyle uğraşmalıyız” dedi.

UZMANDAN DESTEK ALINMALI

Uzm. Dr. Zeynep Pınar, kötü iletişimin öfke doğuracağının unutulmaması gerektiğini ve aile içinde çocuğun da fikrinin alınarak bu geçiş döneminin sakin atlatılabileceğini söyledi. Dr. Pınar, “Çocuğun bu dönemde psikiyatri uzmanından destek alması faydalıdır. Bir uzmandan destek alınması çocuğun güvenini zedelemez. Yüzme öğrenmek için yüzme hocasına, dans etmeyi öğrenmek için dans hocasına gidiliyorsa yaşam krizini doğru bir şekilde atlatmak için de bir psikiyatriste gitmek gerekir” açıklamasını yaptı.

ACI ve IZDIRAP EN İYİ ÖĞRETMENDİR

Staj eğitim koordinasyonu yapıp pek çok psikoloji stajeri ile ilgilendiğimde bir kişi çok dikkatimi çekti .

Öğrenci psikolojisi; biraz dersi kursu asmak, eğlenmek,hayatı (ti)ye almakdır. 48 stajerimden 47si neredeyse böyle idi. İkisi erkek 46sı kızdı. Kızların akademik başarıları yüksek olsada iş veriminin düşüklüğü dikkatimi çekti. Hastadan ve eğitimden kaçmak  için bahaneleri pek çokdu. “Annem hasta, yemek pişireceğim, arkadaşımın kınası var, dedem öldü, babam hastanede, yeğeni gezdireceğim, nikah hediyesi alacağım, kuaföre gideceğim…

Biz hekimler de öyle sabit ve aynı yerde çalışırız ki hastalar bizi ‘ yemez, içmez,uyumaz,doğurmaz,ölmez” bile zannederler bazen. Hiçbir işimiz hasta ve hastalıklarından önemli olamaz. Ancak kendin yataktan çıkamayacak durumda isen işe gitmezsin.

Kayseri’de karın diz boyu olduğu, kimsenin dışarı adımını atmadığı günlerde, sabahın köründe 120 dairelik apartmanımızda, bahçede park yerinde, arabasının karlarını temizlemeye çalışan sadece beş kişiydik; çocuk profesörü komşum, biri kadın biri erkek kadın doğumcu komşularım, bizlere özenip tıp tıp fakültesine girmiş olan alt komşumun küçük oğlu…

 

Araç işlemediği bir gün, karların içinde yuvarlanıp yürüyerek acil hastaya gittiğimi bilirim. Yada ramazan topu patlayıp Kayseri çarşısında sadece çöp toplayıcıların ve benim ofisimde sedyede boylu boyunca yatan hastayla baş başa kalışımı…

Sonuçta  48 stajerden 2 erkek olanınve bir kızın; hasta pratiğinde daha çok gayretli olmaları ve mazaret bildirip kaçmamaları dikkatimi çekti. Birinci işleri meslek eğitimleri idi. Kızlarınsa birinci işleri aileleri,arkadaşları, ikinci işleri meslekleri idi. Bu sebeple bazılarını diplomayı eve asıp “ev hanımı” olup seneler sonra ağlıyorlar… “beni karım aldattı yada ekonomik olarak dolandırdı yada eğitim ve mesleğimden onun uğruna vazgeçtim pişmanım” diyerek ağlayan pek erkek görmedim.

Adet sancıları, gebelik dönemleri gibi kızsal mazeretlerle daha kolay izin isteyip daha kolay mazeret buluyorlar. Tek aşırı ilgili kız öğrenci okulunun birincisi idi. Tüm anlattıklarımı öyle can kulağı ile dinlemişti ve papağan gibi tekrarlayarak daha 2.sınıf olmasına rağmen, şaşkınlıkla onu dinleyen  4.sınıflara anlatıyordu. Onunla daha özel ilgilendim, ilgilenmeye devam ediyorum ve edeceğim .

Çocukken bacaklarında doğumsal bir kusurla doğup ameliyata alınmıştı. 20 yaşına kadar 30 ameliyat olmuştu. Zor yürüyor, akranları gibi koşamıyor, mini etek giyemiyor. Hareket alanı aile desteği ile ulaşabildiği okul sıraları ve sınırlı mekanlarda .Tüm ruhsal gücünü öğrenmeye,öğrenmeye,öğrenmeye yatırıyordu. Tabi olarak her sene dönem 1.si olması şaşırtıcı değil. Acıyı, akranları ile koşturamamayı sosyal izolasyonu sonuna kadar  yaşamış olan küçük hanım şiirler,yazılar ve psikoloji ile hayata tutunuyor ve inanıyorum çok iyi bir psikolog olacak ve pek çok kişiye yardım edecek…